3 Şubat 2017 Cuma

İphone 8 için yeni konsept ortaya çıktı

iphone 8 konsept tasarımları gelmeye devam ediyor işte iphone 8 konsept çalışmalarının en başarılısı;




Her yıl yeni iPhone sürümü tanıtılmadan önce hazırlanan konsept tasarımlar hepimizin hoşuna gidiyordur. Bu sefer de iPhone 8 için yeni bir konsept tasarım hazırlandı ve oldukça başarılı bir çalışma olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
YouTube üzerinden yayımlanan videoda oldukça temiz bir tasarıma sahip olduğunu gördüğümüz iPhone 8'in ayrıca alt kısmında da fiziksel olmayan yeni tuşlar yerleştirilmiş. Bu da iPhone ailesi için oldukça yeni bir deneyim olabilir.

İzleyeceğiniz videoya göre iphone 8 özellikleri için  bugüne dek yapılan dedikoduların tamamı yeni konsepte toplanmış diyebiliriz. Lafı uzatmadan sizi iphone'nin yayınladığı video ile baş başa bırakalım






Mozilla mühendisinden şaşırtan uyarı: Antivirüs Programı kullanmayın




Eski bir Mozilla mühendisi, üçüncü parti antivirüs uygulamalarının "yazılım ekosistemini zehirleyebileceğini" ileri sürdü. Eski çalışan, kullanıcılardan antivirüse para vermemelerini, kullanıyorsa kaldırmalarını ve yalnızca Windows Defender'ı kullanmalarını istedi.

Üçüncü parti antivirüslere hiç hoş bakmayan Robert O'Callahan, bu yazılımların "standart güvenlik uygulamalarına" uymadığını söyledi. O'Callahan'a göre antivirüsler, "işgal edici ve kötü yazılmış kodları nedeniyle web tarayıcısı geliştiricilerinin ve diğer geliştiricilerin kendi güvenliklerini geliştirmesine engel oluyorlar ve yazılım ekosistemini zehirliyorlar."

Mühendis, antivirüslerin web tarayıcılarının işleyişini olumsuz etkileyebildiğini, bu durumda kullanıcının sorunun tarayıcıdan kaynaklandığını düşündüğünü söyledi ve şunları ekledi:

"AV yazılımı birkaç kez Firefox güncellemelerini engelledi ve kullanıcıların önemli güvenlik onarımlarını almasını imkansız hale getirdi. Geliştiricilerin zamanının büyük bir kısmı, AV'den kaynaklanan sorunlarla uğraşmakla geçti; bu zamanı güvenlik konusunda gerçek geliştirmeler yaparak harcayabilirdik."
Antivirüs üreticileri, Symantec'in oniki ürününde sıfırıncı gün açığının çıkması, AVG'nin tarayıcı ve arama geçmişini satmaya izin veren gizlilik ilkeleri gibi nedenlerde son dönemde ateş altında. Microsoft ise Windows 10'u gelmiş geçmiş en güvenli platform haline getirmek için çalışmalarını sürdürüyor.
O'Callahan, Windows 7 ve öncesinde Microsoft'un araçlarının pek güvenli olmadığını, "üçüncü parti AV yazılımlarının sizi kör talihten biraz daha uzak tutabileceğini" söyledi

İmanın şartları

İMANIN ŞARTLARI



1 - Allah-u Teâlâ'ya İman:

 Allah-u Teâlâ'nın her şeyin rabbi, meliki ve yaratıcısı olduğuna; yaratıkları tek başına yarattığı gibi onların hayatlarını düzenlemek için kanun koyma hakkının tek sahibi O olduğuna; namaz, oruç, dua, ummak, korkmak, küçüklüğünü kabul etmek, boyun eğmek, itaat etmek gibi bütün ibadetleri tek başına hak edenin O olduğuna; kemal sıfatlara sahip olduğuna, sıfatlarının hiçbirisinde bir eksiklik bulunmadığına ve mahlûkatın sıfatlarına benzemediğine, O’nun benzeri hiçbir şey olmadığına, her şeyi işiten ve bilen olduğuna kesin bir şekilde inanmaktır.



2 - Meleklere İman:

Meleklerin, Allah-u Teâlâ'nın nurdan yarattığı kullar olduğunu, onların Allah-u Teâlâ'nın vasfettiği gibi: "Saygın kullar, hiç durmadan gece gündüz tesbih eden, onlara emrettiği şeylerde Allah-u Teâlâ'ya isyan etmeyen, emredildiklerini yapan, Allah-u Teâlâ'nın kendilerine emrettiği görevlerini sürekli olarak devam ettiren nurani varlıklar olup insanın duyu organlarının hissettiği maddi bir cisim olmayan, insanlar gibi olma-yan, yemeyen, uyumayan, evlenmeyen, kendilerinde erkeklik ve dişilik olmayan" varlıklar olduklarını tasdik etmektir.

Kur’an’ı Kerim’de ve sahih sünnette (Cebrail, Mikail, İsrafil, Rıdvan, Malik gibi...) ismi zikredilenlere isimleriyle ve her biri kendisine has; arşı taşıma, koruma, yazma gibi özelliğe sahip olanlara ayrıntılı olarak iman gereklidir.

İsimleri zikredilmeyenlere ise; genel olarak iman etmek gerekir. Onların gerçek sayılarını Allah-u Teâlâ bilir. O’ndan başka hiç kimse onları saymaya güç yetiremez.



3-Allah-u Teâlâ'nın Kitaplarına İman:

Allah-u Teâlâ'nın nebi ve rasûllerine indirdiği kitaplara, bu kitaplardan bir kısmının ismini Allah-u Teâlâ'nın Kur’an’da isimlendirdiğine, bir kısmını ise isimlendirmediğine; yine Allah-u Teâlâ'nın Tevrat’ı, İncil’i, Zebur’u ve İbrahim ve Musa Aleyhisselam’a indirdiği sahifeleri Kur’an’la haber verdiğine; kendilerine başka kitaplar indirilip de bu konuda bize isimleri hakkında bilgi verilmeyen rasûller ve kitaplar olduğuna; Allah-u Teâlâ'nın bütün rasûlleri kavimlerine o kitapları tebliğ etmeleri için gönderdiğini haber verdiğine inanmamızdır.

Aynı şekilde Allah-u Teâlâ'nın bütün kitapları bir hak, bir nur, bir hidayet edici, Rububiyetinde, uluhiyetinde, isim ve sıfatların-da Allah-u Teâlâ’yı tevhid edici olarak indirdiğine, bunlara ters düşen hallerin insanların tahrifi ve yaptığı şeyler olduğuna inanmamız gerekmektedir.

Kur’an dışında bütün kitapların tahrif edildiğine, Kur’an’ın ise değiştirme, tahrif edilme ve bozulmak gibi hallerden Allah-u Teâlâ tarafından korunduğuna; Kur’anın Al-lah-u Teâlâ'nın indirdiği son kitap olduğuna, hükmünün kıyamete kadar tahrif edilmeksizin, değiştirilmeksizin ve bozulmaksızın kala-cağına; Allah-u Teâlâ'nın onu, bütün insanlara ve cinlere indirdiğine; onun emrettiğine tabi olunması, yasakladığından kaçınılması, haber verdiğinin tasdik olunması ve küçük, büyük her meselede sadece ona muhakeme olunması gerektiğine inanmamızdır.

Kur’an’dan önce indirilen kitaplara iman ise ancak onların Allah-u Teâlâ katından indirildikleri tahrifsiz hallerine iman etmektir. Yoksa tahrif edildikten sonraki ortaya konu-lan hallerine iman etmek değildir. Son ortaya konulan hallerinde bulunan meselelerden hiç-bir şeyin Allah-u Teâlâ katından olduğuna inanmayız. Bu konularda ancak Kur’an’ın ve Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem  'in açıkladıklarına iman ederiz.



4 - Allah-u Teâlâ'nın Nebi ve Rasûllerine İman Etmek:

Allah-u Teâlâ'nın, insanları  yaşamlarında ve gidişatlarında doğruya iletmek için onlara rasûller gönderdiğini kesin bir şekilde tasdik etmektir.

Bu sebeple Allah-u Teâlâ'nın Kur’an’da ve Rasûlü’nün Sallallahu Aleyhi ve Sellem   sünnetinde kendilerini isimlendirdiklerine ayrıntılı olarak inanmamız gerekmektedir.

Aynı şekilde Allah-u Teâlâ'nın onlardan başka nebi ve rasûller de gönderdiğine inanmalıyız. Onların gerçek sayılarını ve isimlerini ancak Allah-u Teâlâ bilir.



5 - Ahiret Gününe İman:

Allah-u Teâlâ'nın ve Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem  'in kendisinden haber verdiği; ölümden sonra olan kabir sorgusu, azabı ve mükâfatı, yeniden dirilme, haşr, iyiliklerin ve kötülüklerin yazıldığı sahifeler, hesap, mizan, sırat köprüsü, şefaat, cennet, cehennem gibi her şeye ve bunların hepsini Allah-u Teâlâ'nın oranın halkı için hazırladığına dair iman etmektir.



6 - Allah-u Teâlâ'nın Kazasına ve  Hayrıyla ve Şerriyle Kaderine İman:

Allah-u Teâlâ, kulun kaza ve kader konusundaki imanını ancak şu dört şeye iman etmesi halinde kabul eder:

Birincisi: Allah-u Teâlâ'nın ezeli-kadim ilmine iman etmek. Zira Allah-u Teâlâ kullarının amellerini, o amelleri yapmalarından önce bildi ve onları Levh’il mahfuzda yazdı.

İkincisi: Allah-u Teâlâ'nın olmasını dilediği şeyin mutlaka olacağına, olmamasını dilediği şeyin ise mutlaka olmayacağına, gökler-de ve yerdeki hareketlerin ve sessizliklerin Allah-u Teâlâ'nın dilemesiyle olduğuna iman etmek.

Üçüncüsü: Bütün yaratıkları Allah-u Teâlâ'nın yoktan var ettiğine, kulların yaptıkları fiillerin hepsini Allah-u Teâlâ'nın yarattığına, Allah-u Teâlâ haricindeki her şeyin yaratılmış olduğuna, kâinattaki her şeyin Allah-u Teâlâ'nın takdiri ve yoktan var etmesiyle meydana geldiğine iman etmektir.

Dördüncüsü: Hayır ve şerrin Allah-u Teâlâ'nın takdiriyle meydana geldiğine, bu sebeple bir kula isabet eden bir şerrin başka-sına isabet edeceği halde bir hata sonucu ona isabet ettiğini zannetmeyerek veya ona isabet eden bir hayrın bir rastlantı ya da tesadüf sonucu ona isabet ettiğine inanmayarak  kesin olarak iman etmektir.



Allah-u Teâlâ kader hakkında şöyle buyuruyor:

"Muhakkak ki biz, her şeyi bir kaderle yarattık. (Yarattığımız her şey; daha önce takdir edilip levh'il mahfuzda yazılmıştır.)" (Kamer: 49)

Muhakkak ki her şey Allah-u Teâlâ'nın kaza ve kaderiyledir. Kulların bütün fiillerini Allah-u Teâlâ yaratmıştır. Fakat insan yaptığını tamamen kendi isteğiyle ve serbest iradesiyle yapmaktadır. Bu sebeple Allah-u Teâlâ insanı yaptığı fiile göre hesaba çekecektir. Her kimin fiili hayır olursa onun için hayır, her kimin fiili şer olursa onun için şer olacak-tır.

Zira Allah-u Teâlâ insanda hayrı şerden, hakkı bâtıldan ayırt edebilme özelliği yarattı ve ona bunlardan birini seçme hürriyetini verdi.

Allah-u Teâlâ bu konuda şöyle buyuruyor:

"Muhakkak ki biz ona, (hak ve batıl) yolu gösterdik. Ya şükreder (mümin olur) ya da kafir olur."  (İnsan: 3)

Allah-u Teâlâ'nın mülkünde meydana gelen her şey Allah-u Teâlâ'nın dilemesiyle ve iradesiyledir. Fakat Allah-u Teâlâ kulları için küfürden razı olmamış, onlara küfrü emret-memiş, bilakis onu kendilerine yasaklamıştır. Onlara sadece imanı emretmiş ve sadece imandan razı olmuştur.

Muhakkak ki Allah-u Teâlâ, yeryüzünde ne olduğunu ve ne olacağını bildi. O’nun ilminde bir değiştirme ve bir değiştirilme kesinlikle olmaz. Şüphesiz ki O her şeyi bilendir. Bir şey daha olmadan önce nasıl olacağını ve ne zaman olacağını bilir.

Allah-u Teâlâ'nın ilmi için geçmiş zaman, şimdiki zaman ve gelecek zaman diye bir zaman kavramı yoktur. Zira her şeyin ilmi O’nun katındadır. Bu nedenle daha insanı yaratmadan önce onu yaratmasından sonra onun nasıl olacağını; iman mı edecek yoksa küfre mi girecek, iman üzere mi yoksa küfür üzere mi ölecek, bilir. Öyle ki Allah-u Teâlâ bu ilmini korunmuş kitabında (Levhi’l Mah-fuz’da) yazmıştır. Bu yazdığında ise asla değişme olmayacak ve her şey yazmış olduğu şekilde gerçekleşecektir.

Fakat Allah-u Teâlâ'nın Levh’il Mahfuzda yazması, kulu iman üzere  ya da küfür üzere olmaya zorlaması manasında değildir.  Çünkü Allah-u Teâlâ kula imanı seçme veya küfrü seçme hürriyeti vermiştir. Böylece onun bu seçimine göre onu hesaba çekecek ve onu ya cezalandıracak  ya mükâfatlandıracaktır.

İnsan imanı veya küfrü ancak Allah-u Teâlâ'nın ona vermiş olduğu serbest iradesiyle seçer. Allah-u Teâlâ'nın kulların yaratılmalarından ölümlerine kadar olan fiillerini onları yaratmadan önce ve o fiilleri yapmalarından önce yazmış olması bu fiilleri yapmaya onları zorlamış olması manasına gelmez. Zira Allah-u Teâlâ her şeyi bilmektedir. Onun ilmi yeni bir ilim değildir. Allah-u Teâlâ'nın ilminde geçmiş, şimdiki ve gelecek zaman kavramı söz konusu değildir.

Allah-u Teâlâ'nın kulların amellerini onlar yapmadan önce bilmesi onları zorlayıcı bir ilim değildir. Levh’il Mahfuz’da yazması ise zamanı yaratan Allah-u Teâlâ’nın kullarıyla ilgili bildiğini yazması olup onları zorlayıcı bir yazı değildir.

Allah-u Teâlâ'nın istediği İslam ve imanı, hiç bir karışıklık, hiç bir kapalılık ve hiç bir çarptırma olmaksızın açık bir şekilde açıkla-dıktan ve bunun için gerekli şartları belirttik-ten sonra bir önceki gibi gerçekten çok önem-li olan bir başka mevzuya geçiyoruz.

Bu ise; mü’min bir kimsenin, Allah-u Teâlâ'ya mü’min ve Müslüman olarak kavu-şabilmesi için bu imanı ve İslam’ı nasıl muhafaza edeceğidir.

Şeyh Pr. Dr. Ziyaeddin-El-Kudsi'nin Türkçeye tercüme edilen "işte müslüman" kitabından alıntıdır.


Tağut nedir? Tağuta örnekler

TAĞUT

Tağut; Arapça bir kelime olup "tağa" (haddini aştı) kökünden türemiştir ve "haddini aşan mahlûk" demektir.

Tağut: Kulu, Allah-u Teâlâ'ya ibadetten, dinde ihlâslı olmaktan, Allah-u Teâlâ'ya ve rasûlüne itaat etmekten engelleyen ve uzak-laştıran her şeydir. Bu, cinden ve insandan bir şeytan olabileceği gibi, ağaçlar, taşlar ve başka şeyler (nefis, hayvan, para, kadın, mezar) de olabilir.

Hiç şüphe yok ki İslam’ı ve onun kanunlarını bir kenara koyarak yabancı asıllı kanunlarla hükmetmek,  kanlar, mallar, namus konusunda insanlara beşer aklının ürünü olan, hadlerin uygulanması konusunda Allah-u Teâlâ'nın şeriatını iptal eden, ribayı, zinayı ve içkiyi serbest bırakan kanunlar da bu kelime-nin içine girer.

Aynı şekilde bu kanunları resmileştirmek, onların saygınlığını ve boşluklarını koruma altına almak da böyledir. Bu kanunların kendileri tağuttur, onları yazanlar (çıkaranlar) ve onları yaygınlaştıranlar da tağuttur ya da tağutun askeridir. Beşer aklının ortaya koyduğu, kendisiyle Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem 'in gönderilmiş olduğu haktan uzaklaşılan her kitap, ister kasıtlı olarak, isterse de kasıt olmaksızın ortaya konulmuş olsun tağuttur.

Her kavmin tağutu, Allah-u Teâlâ ve rasûlunden başka kendisine muhakeme olunan veya Allah-u Teâlâ'dan başka kendisine ibadet edilen veya Allah-u Teâlâ'dan başka kendisine delilsiz bir şekilde tabi olunan ya da Allah-u Teâlâ'ya itaatten dolayı değil de zatı için itaat edilendir.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Allah hüküm koymada kendisine ortak kabul etmez."  (Kehf: 26)

 “Muhakkak ki hüküm vermek, yalnız Allah’a aittir. Kendisinden başkasına değil, yalnız O’na ibadet etmenizi emretti. Dosdoğru din işte budur! Fakat insanların çoğu (hüküm verme yetkisinin yalnız Allah’a ait olduğunu) bilmez.”  (Yusuf:40)

Tağutları nasıl inkâr etmemiz gerektiğine gelince....

İşte bu; Allah-u Teâlâ'dan başkasına ibadetin geçersizliğine inanmamızla, ibadetleri onlara yapmamamız, onları ve onlara tapanları tekfir etmemiz yani; onların kâfir olduğuna inanmamız ve buna göre onlara muamele etmemiz ve de onları tekfir etmeyenleri de aynı şekilde tekfir etmemizle gerçekleşir.





TAĞUTA ÖRNEKLER

Şimdi tağutları daha iyi anlayabilmemiz için zamanımızdaki toplumlardan çok açık örnekler vererek meseleyi açıklayalım:

Allah-u Teâlâ yüce kitabında şöyle buyuruyor:

"Hırsızlık yapan erkek ve kadının, Allah’tan bir ceza olmak üzere yaptıklarına karşılık ellerini kesin. Allah, Aziz (her şeyi buyruğuna baş eğdiren) ve Hakim (her hükmü hikmetli olan)'dır." (Maide: 38)

Allah-u Teâlâ bu ayette bize, kendisinde karışıklık ve kapalılık olmayacak bir açıklıkla şöyle emrediyor:

Kadın ve erkek her kim hırsızlık yaparsa bu fiilinin karşılığı bir ceza olmak üzere elini kesmek gerekir. İşte bu, gökler ve yer var olduğu müddetçe kıyamet gününe kadar erkek ve kadın hırsız hakkında Allah-u Teâlâ'nın kalıcı olan bir emridir.

Bu apaçık emirden sonra bir kimse, sıfatı ve konumu ne olursa olsun gelir ve el kesmeyi engellemek için hırsız kimseye bir başka hüküm ilan eder ve:

"Şüphesiz ki hırsızlık yapanın hapse atılması gerekir, çünkü el kesme bu asrımızda uygun değildir" veya hırsızın elinin kesilmesine hükmedilmesinin caydırıcı olmadığını ve caydırıcı doğru hükmün hırsızı öldürmek olduğunu iddia eder veya Allah-u Teâlâ'nın kitabındaki hükme ters bir hükümle hükmederse velev ki o kimse açık bir şekilde "Allah-u Teâlâ'nın hükmü doğru değil" demese veya Allah-u Teâlâ'nın hükmünü kabul ettiğini söylese bile, bu meseledeki hükmü ister hafifleştirsin, isterse ağırlaştırsın durum yine aynıdır.

Şüphesiz ki bu kimse kendisini Allah-u Teâlâ'nın yerine koymuş, kendisine kâinatın yaratıcısının sıfatını -ki o; insanlar arasında ve insanlar için hüküm  verme hakkıdır- vermiş, böylece kendisini Allah-u Teâlâ'dan başka bir ilah ilan etmiş olur. Velev ki böyle bir iddiada bulunmasa veya:
"Şüphesiz ki ben Allah’tan başka bir ilahım" ya da:
"Bana ibadet edin, ben ilahım" demese bile...
İşte bu şahıs, bir olan ve ortağı bulunmayan Allah-u Teâlâ'nın hakkını kendisine vermiş, böylece haddini aşmış ve tağut olmuştur.

Böyle kimselere her kim itaat eder, onları tekfir etmez veya onları tekfir etmeyenleri tekfir etmezse işte o kimse, oruç tutsa, namaz kılsa, haccetse ve Müslüman olduğunu ileri sürse bile kâfir olmuş ve imanını bozmuştur.

Bu kimselerin kâfir olmalarının sebebi; Allah-u Teâlâ'nın reddedilmesini emrettiği ve her şekli, rengi ve çeşidiyle inkâr edilmesini haber verdiği tağutu reddetmemeleridir. Oysa bu, imana girmeden önce İslam’a girilmesi için gerekli bir şarttır ve bu gerçekleştirilmeksizin iman, İslam ve amel hiçbir fayda sağlamaz.

İşte şu örnek de tağutun manasını açıklamaktadır:

Allah-u Teâlâ kitabında şöyle buyuruyor:

“…Oysa Allah, alışverişi helal, ribayı (faizi) haram kılmıştır.  (Bakara: 275)

Allah-u Teâlâ bu ayette her çeşidiyle faizi kesin bir şekilde haram kılıyor. Bu ayet ve hükümden sonra bir devlet başkanı gelir faizle çalışan bankalara izin veren kanun koyarsa, bu yönetici apaçık bir şekilde faiz haram değil diye bir iddiada bulunmasa bile, muhakkak ki o, ameliyle Allah-u Teâlâ'nın emrine muhalefet etmiş yani Allah-u Teâlâ'nın haram kıldığını helal kılmıştır. Böylece kendisine sadece âlemlerin Rabbinin, onların yaratıcısının sahip olduğu bir hakkı ki o; insanlar arasında ve insanlar için hüküm koyma hakkıdır- vermiştir.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

 “Muhakkak ki hüküm vermek, yalnız Allah’a aittir. Kendisinden başkasına değil, yalnız O’na ibadet etmenizi emretti. Dosdoğru din işte budur! Fakat insanların çoğu (hüküm verme yetkisinin yalnız Allah’a ait olduğunu) bilmez.”  (Yusuf: 40)

İşte bu yönetici Firavn’un dediği gibi açık bir şekilde: "Ben Allah’tan başka bir ilahım" demese bile bu ameliyle haddini aşmış ve ilahlık iddia etmiştir. Böylece tağut olmuştur. Onu inkâr etmek, onu tekfir etmek ve onu tekfir etmeyenleri tekfir etmek, onunla güç dahilinde savaşmak gereklidir.

Zira Allah-u Teâlâ'nın haramını helal kılma konusunda kanun yapan, Allah-u Teâlâ’nın hükmüne muhalif hüküm koyan bu yöneticiye her kim bu konuda itaat eder, onu tekfir etmez veya onu tekfir etmeyenleri tekfir etmezse aynen onun gibi kâfir olur. Çünkü o kimse Allah-u Teâlâ'nın, bir kimsenin İslam’a girmesi için yerine getirilmesini farz kıldığı bir şartı ki bu tağutu inkârdır yerine getirmemiştir.

Tağutun manasını açıklayan bir başka örnek ise şöyledir:

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Ve mümin kadınlara söyle: Gözlerini, harama bakmaktan sakındırsınlar. Avret mahallerini (helal olanlar hariç herkesten) korusunlar. Zahiri (gösterilmesi zaruri) olan zînetleri hariç, (gizli) ziynetlerini (helal kişiler dışında hiç kimseye) göstermesinler. Başörtülerini omuzlarının ve göğüslerinin üzerine indirsinler." (Nur: 31)

Allah-u Teâlâ bu ayette kadınlara çok açık ve net bir şekilde şöyle emrediyor:

(يَضْرِبْنَ) "Yadribne" yani; indirsinler (alsınlar, çeksinler).

(بِخُمُرِهِنَّ) "Bi humurihinne" yani; başörtülerini.

Zira "humur" kelimesi "hımar" kelimesinin çoğuludur. Hımar ise; başörtü demektir.

(عَلَى جُيُوبِهِنَّ) "Ala cuyubihinne" yani; saçlarını, boyunlarını ve gerdanlıklarını (boyundan göğse kadar olan kısmı) örtsünler.

Bir yönetici gelir, kadınlar için baş açık ve avret mahalleri ortaya çıkacak şekilde sokaklarda dolaşmalarına izin veren bir kanun koyar, sonra da:

"Her kim örtünmek isterse örtünsün, her kim de istemiyorsa örtünmesin. Zira bu kişisel bir hürriyettir" derse, işte bu yönetici bu sözü ve ameliyle, göklerin ve yerin hakimi olan Allah-u Teâlâ'nın kanun ve ölçüsünden başka bir kanun ve ölçü koymuştur. Böylece bu ameliyle o, her ne kadar Allah-u Teâlâ'nın bu ayetteki emrini açık bir şekilde inkâr etmese de ona zıt bir kanun koyma fiiliyle onu inkâr etmiştir. Ve o kimse, Allah-u Teâlâ'nın hükmünde takipçi olması gibi bu fiiliyle böyle yapmayı kendisine meşru kılmıştır.

İşte bu hakim haddini aşmış ve Allah-u Teâlâ'nın haram kıldığını helal kılması sebebiyle tağut olmuştur. Bu kimse ister namaz kılsın, ister oruç tutsun, ister haccetsin, isterse de Müslüman olduğunu iddia etsin durum değişmez. Çünkü o, sadece göklerin ve yerin yaratıcısı bir tek olan Allah-u Teâlâ'nın bir hakkını ki o; sadece Allah-u Teâlâ'nın insan için kanun koyması hakkıdırkendisine vermiştir.

Böyle bir yöneticiye her kim itaat eder veya ona yardım eder, onu tekfir etmez veya onu tekfir etmeyenleri tekfir etmezse, İslam’ın şartını gerçekleştirmemiş ve kâfir olmuştur. Çünkü o, daha önce geçtiği ve ispat ettiğimiz gibi Allah-u Teâlâ'nın İslam’a giriş için temel şart kıldığı tağutu inkâr şartını yerine getirmemiştir.

Bir başka örnek ise şöyledir:

Allah-u Teâlâ "gaybı bilme" hakkında şöyle buyuruyor:

 “Gaybın anahtarları O’nun katındadır. O’ndan başka hiç kimse onu bilemez. O, karada ve denizde olanları bilir…”  (En'am: 59)

Bir başka ayette Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Görülmeyeni bilen Allah, görülmeyene kimseyi muttali kılmaz. Ancak elçileri (rasulleri) içinde razı olduğu, seçtiği kimseler müstesna. Çünkü O, bunun önüne ve arkasına izleyiciler (gözetleyiciler) dizer." (Cin: 26-27)

Allah-u Teâlâ bu ayetlerde bize, gayb ve onu bilmenin sadece bir olan Allah-u Teâlâ'nın elinde olduğunu, Allah-u Teâlâ'nın kendisine haber verdiği hariç hiç kimsenin gaybı bilemeyeceğini haber veriyor.

Allah-u Teâlâ ancak rasûllerden seçmiş olduğu kimselere vahiy yoluyla gayb hakkında haberler verir. Fakat gayb hakkında vermiş olduğu bu haberler kısmi haberler olup, bütün konularda değildir. Daha açıkçası bu haberler bazı olaylar hakkında olup gaybın tamamı hakkında değildir. Öyle ki rasûller ve nebiler bile, ancak Allah-u Teâlâ'nın, şeytanların etkisinden koruduğu vahiy yoluyla kendilerine gaybten haber verdiği kadarıyla gaybı bilirler.

Bu rabbani gerçeği açıkladıktan sonra şöyle diyoruz:

Zamanımızda her kim, gaybı bir takım gerçekleri bildiği iddiasında bulunursa, kalplerden geçeni veya gelecekte ne olacağını bildiğini öne sürmesi gibi, işte bu kimse kendisine gökten vahiy indiğini iddia etmiş, böylece kendisinin bir rasûl veya nebi olduğunu ileri sürmüştür.

Bununla birlikte; Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem  'in nebilerin sonuncusu olduğunu, ondan sonra nebi olmayacağını da inkâr etmiştir.

Böylece bu iddiasıyla; Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem  'in risaletini de inkâr etmiştir. Veya bu kimse Allah-u Teâlâ'dan bir vahiy olmaksızın gaybı bildiğini iddia etmiş, böylece bu iddiasıyla göklerin ve yerin yaratıcısı olan ve tek olan Allah-u Teâlâ'nın "Allamu’l Guyub" (Gaybleri Bilici) sıfatına kendisinin sahip olduğunu iddia etmiştir. Bu kimse bu iddiasıyla her ne kadar açık bir şekilde söylemese bile kendisini ilah ilan etmiştir.

Her kim gaybı bildiği iddiasında bulunursa işte o kimse haddini aşmış ve tağut olmuştur.

Bu kimse Müslüman olduğunu iddia etse, namaz kılsa, zekât verse, haccetse ve İslam’ın şartlarının hepsini yerine getirse bile gaybı bildiği iddiasında bulunmakla Muhammed Aleyhisselatu Vesselam’ın getirdiğini inkâr etmiştir.

Her kim de onu doğrular veya ona itaat eder veya onu tekfir etmez veya onu tekfir etmeyenleri tekfir etmezse o da kâfir olmuş ve İslam halkasını boynundan çıkarmıştır. Velev ki oruç tutsun, namaz kılsın ve Müslüman olduğunu iddia etsin durum aynıdır...

Çünkü o, tağutu inkâr şartını yerine getirmemiştir. Her kim bu şartı Allah-u Teâlâ'nın emrettiği gibi yerine getirmezse İslam’a girmesi ve sapasağlam kulpa tutunması söz konusu olamaz. Bu şartı söz olarak yerine getirmek ise hiç bir fayda sağlamaz. Onu inanç olarak, söz olarak ve amel olarak da gerçekleştirmek gerekir.

İşte bunlar tağut kelimesinin manasını açıklamak için açık bir şekilde ortaya koyduğumuz bazı örneklerdir.

Öyle ki bu konuda bilgisi olmayan herkes bu kelimenin manasını rahatlıkla anlayabilir. Böylece her insan için tağutu inkârın ve Allah-u Teâlâ'nın kendisinden razı olduğu dini İslam’ın neresinde olduğu açık ve net bir şekilde belli olsun.



Şeyh Pr. Dr. Ziyaeddin-El-Kudsi'nin Türkçeye tercüme edilen "işte müslüman" kitabından alıntıdır.

2 Şubat 2017 Perşembe

Bilgisayardan silinen dosyları geri getirme

 Silinen dosyaları geri getirmenin iki yolu vardır. Bunlardan ilki kasayı açıp harddisk üzerinde laboratuvar ortamında birkaç işlem yapmaktır. Ama biz bu yöntem üzeinde durmayacağız bu yöntem profesyönellik gerektirir. Biz silinen dosyaları program kullanarak geri getirmeye çalışacağız.

Tabi bunu söylemek gerekirse silinen dosyaları geri getirme konusunda %100 başarı sağlanamaz. silinen dosyanın üzerinden ne kadar çok zaman geçmişse kurtarma şansımız o kadar azalır. Aynı şekilde dosya boyutu büyüdükçe kurtarma şansımız azalır.

Lafı fazla uzatmadan silinen dosyaları geri getirebileceğimiz en iyi programları tanıtacağım ve kullanımını anlatacağım.

1) Recuva:



Recuva, silinen dosyaları kurtarmanızı sağlayan ücretsiz veri kurtarma programları arasında oldukça popüler bir durumda. Bilgisayarınızdan sildiğiniz resimler ve dosyaların yanı sıra, hafıza kartı ve mp3 player'da ki silinen dosyaları da kurtarmanıza yardımcı olur. 

Recuva indirmek için Tıklayın.

2)





1 Şubat 2017 Çarşamba

Windows 7 Ultimate orjinal yapma -Loader

windows 7 kara masaüstü ve sağ alt köşede yazan "windows 7 kopyası orjinal değil" yazısından kurtulmak son derece kolay aşagıda verdiğim linke tiklayarak windows loader'i indirin

1)Program indikten sonra rardan çıkartıp masaüstüne atın

2) programı çalıştırınve sağ altta active butununa basın kurulum bittikten sonra bilgisayar yeniden başlayacak. eğer yeniden başlamazsa siz manuel olarak yeniden başlatın
Sorun bu şekilde çözülmüş olacak.

windows loader indirmek için Tiklayın

Rar şifresi: cengizkorkmaz